27 Ekim 2014 Pazartesi

Karışık turşu...

Nohutun, kurufasülyenin, tarhananın yanında olmazsa olmazı, tabi bir de evde yapılıyorsa tadına doyum olmaz.

Ekim ayı sonu benim turşu kurma zamanımdır, neden ekim ayı derseniz içine koyacağım lahanın biraz soğuk yemesi gerekiyor ki tadı güzel olsun.

Turşu yapmak kolay gözüksede telaşesi çok oluyor, turşuyu hazırlarken en önemli şey suyunun hazırlanmasıdır.

Turşunun güzel olup bozulmaması için, sebzelerin taze olması ve içine koyacağımız kavanozun çok iyi steril edilmesi gerekir.

Evet bu kadar laftan sonra nasıl hazıladığımı anatayım.

Malzemeler:

Sayacağım sebzeler 1 kğ hesabı ile iki büyük kavonoza yeterli oluyor. Sebzeler havuç, patlıcan, yeşil biber, kırmızı biber, kornişon salatalık, domates (hafif pembeleşmiş) orta büyüklükde bir adet lahana,yarım kğ küçük yeşil acı biber, beş baş sarmısak, üzerine koymak için maydanoz ve kereviz sapları, birkaç tane karabiber,bir yemek kaşığı hardal tohumu, biryemek kaşığı kişniş tohumu ve iki yemek kaşığı nohut.

SUyu hazrlamak için :

Bir litre suya iki yemek kaşığı kaya tuzu, bir yemek kaşığı sirke, bir çay kaşığı şeker.hesabıyla hazırlanır . Yukarıda verdiğim malzemeye beş litre su yeterli oluyor. Önce suyu tuzla kaynatıp soğumaya bırakın, soğuyan suya şeker ve sirkeyi ilave edin.

Sebzeleri yıkayıp süzdürdükden sonra istediğiniz büyüklükde doğrayın (patlıcanların acı suyunu akıtın) bir kova içine sebzeleri koyup üzerine hazırladığınız suyu döküp bir saat beklettikden sonra kavanoza önce nohut sonra karışık sebzeleri aralarına sarmısak koyarak yerleştirip üzerine baharat tohumlarını koyup kovadaki suyu üzerine doldurp kereviz saplarından kapak yapıp kapağını sıkıca kapatıp karanlık serin bir yere kaldırın, takkriben dört hafta sonra yemeğe hazır olur.(ara ara kontrol edin suyu azalmış ise kovadan kalan suyu ilave edin)

Not: Turşunun üstüne ağırlık olarak asla taş koymayın zira tuzlu su taşı eritiyor cam tabak veya kapaksız kavanoz koyabilirsiniz.

Afiyet olsun.

 

 

 

18 Ekim 2014 Cumartesi

Kudret Narı hakkında......

Bahçe ve balkonlarda büyük saksılar içine ekilerek rahatlıkla yetiştirilebilinen sarmaşık türü bir bitkidir. Mayıs ayında tohumu dikilip, sonbaharda meyveleri toplanır. Önce yeşil olan meyveler olgunlaştıkca yavaş yavaş önce altın sarısı sonra turuncu renge dönüşür. Bu aşamada toplanan meyveler taze olarak yenildiği gibi (acımsı tadı olabilir) kırmızı olan çekirdekleri ayıklanıp meyvesi ezilerek bal veya zeytin yağında bekletilerek yenilir.

Ben bala karıştırıp yemeği daha çok sevdim. Nasıl hazırladığımı kısaca anlatayım, belki sizlerde denemek istersiniz.

Bir adet orta boy meyvenin yıkamadan ıslak bir bezle tozu alınıp içinin kırmızı çekirdekleri ayıklanıp ufak ufak doğranır.Orta büyüklükde bir kavanoza konup üzerine yarım kğ. Bal konulup kapağı sıkıca kapatılır. Işık almayan serin bir yerde takriben 25-30 gün bekletilir. Bu süre içinde meyve önce sulanır daha sonra yavaş yavaş katılaşır. Bu aşama da karışımın yeme zamanının geldiğini gösterir.

Sabahları aç karnına bir çay kaşığı tüketilmesi öneriliyor.

İyi bir mide dostu olduğunu söylüyebilirim.

Gönlünüzce bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.

 

 

 

5 Ekim 2014 Pazar

Fıkra gibi......

Seneler önce tanık olduğum iki olayı anımsadıkca hep gülerim gülerkende hep şöyle düşünürüm, sokakya ve ya herhangi bir yerde deli birine denk geldiğimizde hemen yanımızdakine deliye bak deriz acaba deli bize baktığında ne der veya deli deliye ne der?

Şehrimizin çok tanınan ve de çok sevilen iki delisi vardı. İkisinin de adı Mehmet idi ama birisi elinde dosyalar, boynunda düdük, arabalara geç, dur işaretleriyle aklı sıra trafiği idare ederdi. Şehrin şoförleri alışık olduğundan trafik de aksama olmazdı sorun şehre yeni gelen şoförler veya transit geçen kamyon şoförleri Trafik Mehmet' i çözene kadar bir aksama olur sonra devam ederlerdi. O da zaten bu durumdan çok hoşnut olurdu çünkü kendisini dinleyen birilerini yakalamış oluyordu.

İkinci delimiz Mehmet' in görevi bando takımını idare etmekti. O zamanlar askeri bando takımı milli bayramlarda ve cuma günleri bayrak töreni için yürüdüğünde Mehmet onlara eşlik eder ara ara da komut vererek askerlerin yanın da yürürdü. (0 zamanlar dediğim 1983 yılı )

Şimdi fıkra gibi dediğim olay iki Mehmet arasında geçiyor. Bir pazar günü erken uyanıp keyfi yapayım düşüncesiyle balkona çıktım etraf sesiz trafik varla yok arası derken iki Mehmet'i gördüm yolun karşısın da kapışıyorlar bando Mehmet elinde bir taşla trafik levhasına taşla vuruyor Trafik Mehmet 'de ona yapma diyor gitmeye başlıyor diğeri tekrar taşla vuruyor bir kaçkez aynı durum olunca en sonunda Trafik Mehmet koşturarak geldi. Mehmeti sarsarak "sen deli misin" niye böyle yapıyorsun dediği anda benim onları gülerek izlediğimi görünce çekip gittiler. Arkalarından gülerken de düşündüm, onların kafasındaki deli tanımı ne acaba.

İkinci olay iki çöpçü arasında geçiyor. Çalıştığım dönemde çok erken işe giderdim o saatlerde bir çöpçüler sokakda olurdu bir de ben. Sabahları ilk görüp günaydın dediğim çöpçü arkadaşlar birgün kapışmaya başladılar. Biri yerden bir şey alıp evirip çevirdikden sonra cebine koydu diğeri nedir diye sordu o da cevap vermeyince kızıp sen "çöpçü müsün" ne her gördüğünü alıp cebine atıyorsun dedi ve işlerine devam ettiler. Bu olaya da çok gülmüş ve aynı zamanda da düşünmüşümdür.

Bayram günü bu fıkra gibi olayları sizlerle paylaşıp sizlerin gülümsemelerine eşlik etmek istedim. Ve aynı zamanda da hepinizin bayramını en samimi duygularımla kutlar sevgilerimi iletirim.