23 Ağustos 2016 Salı

Kızım geldi!

Uzak diyarların hasreti bir başka oluyor bunu yaşayan çok iyi bilir. Bazen düşünürüm görüşemeyince iki köy arasıda gurbet oluyor hasretlik çekiyorsun e...o zaman! Sağlıklı düşünüp mutlu olmanın yollarını arayacaksın....

İnsan sevinçte de hüzünde de hep müzik ve şiirlere sığınır ya en azından ben öyleyim. Bugünkü sevincimin şarkısı Grup Gündoğarken'in " Ankara'dan abim geldi" şarkısını kendi sevincime uyarlayarak mırıldanıp duruyorum. " Kanada'dan kızım geldi bahçede bir bayram havası........

Yıldız gözlüm, canım kızım burada bir süre kaldıktan sonra beraber Kanada'ya döneceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

Kabak kızlarımıda süsledim :)

 

Benim sevincime o da katıldı gün boyu oradan ayrılmadı benim şarkımı dinledi:)

 

16 Ağustos 2016 Salı

Kabak! kendi güzel çiçeği ondan güzel......

Bu sene bahçede kabak şöleni vardı. İki kök ektiğim kabak çoştu da çoştu, bahçe duvarını aşarak komşu bahçeye ulaştı. Yerler yetmezmiş gibi mandalina ağaçlarına tırmanıp oralardan çeşitli şekillerde mutfaklarımıza girerek midelerimizi şenlendirdi.

Kabak bitkisi çok geniş alan istediği için bu zamana kadar bahçeye hiç ekmemiştim. Bir arkadaşımdan yerli tohum bulunca dayanamayıp iki kök ektim. Çok bol verim oldu etraf komşularımın masalarına bile konuk oldu. Hala devam yer yokluğu nedeniyle üremesini üzülerek engellemek zorunda kalıyorum.

Küçük bir bahçe; bi şeyler ekip sabırsızlıkla boy göstermesini istiyor insan. Emeklerde boşa gitmeyince sevincini eşle dostla paylaşıyor bu insan:))))

Eşe dosta sevgi selamlar olsun.

 

 

 

İlk defa kabak çiçeği dolması yaptım çok beğendik.

 

Fırın poşetinde de ilk defa kızatma yaptım. Tadı güzel ve hafif oldu.

 

Komşu bahçede komşumun mutvağını şenlendirecek.

Bebek, büyüsün bakalım belki o da mücver olur herhalde.

 

12 Ağustos 2016 Cuma

#BloggerLife2 MİM


Zaman zaman bloglarda mim yazılarıyla karşılaştığımda aklıma hep lise yıllarında yaptığımız anket soruları gelmiştir. O yıllarda (1970) arkadaşlar arasında bir anket defteri furyası vardı, (halada saklarım o defteri) Bu defterde 15 veya 20 soru yazılır sevdiğimiz arkadaşlara cevaplaması için verilirdi. Ha bi de sağ üst köşeye bir vesikalık fotoğrafı yapıştırılırdı. Tabii o sorularla mimlerde sorulan sorularla çokda benzerliği yoktu ama nedense bana hep onu anımsatır.

Bir kaç gün önce blog arkadaşım Sevgili Sade'nin mim yazısını okurken verdiği cevaplar çok hoşuma gitti tam benlik cevaplar diyecektim ki (Sevgili Sade blog ismin gibi verdiğin cevaplarda çok sade ve hoştu) Sade tarafından mimlendiğimi gördüm. Hem sevindim hem de çok şaşırdım, daha doğrusu bu benim ilk mimlenişimdi daha da önemlisi mimlere cevap "yazmak "bana göre değil diye hep düşünürken, şimdi nasıl cevaplıyacağımı düşünmeye başladım.

Başlayalım bakalım.

1- Blogger denilince aklınıza gelen üç şey nedir?

Klasik bir cevap olacak belki, paylaşım gelir aklıma.
Paylaşacağım her neyse kendi yaşamımdan, etraftan gördüklerimin yaşamından, okuduklarımdan vs. Kaynağının doğruluğuna dikkat gelir aklıma.
Paylaşımlarıma sevgi ve samimiyeti katmak gelir aklıma.
Aklımdan hiç gitmiyen birşey de paylaşımlarımda hata yapmamak ama ne kadar dikkat etsem de olacaktır diye düşünür, takip eden dostların beni affedecekleri gelir aklıma.

2- Her temadan (Kişisel, gezi, kozmetik, kitap vs.) yazılarını en çok beğendiğiniz, okumaktan bıkmadığınız bloglardan örnek verin desem?

Örnek verirsem hata yapmış olurum diye düşünüyorum. Sonuçta kişilerin emek ve zaman harcayarak hazırladıkları postlarını saygı ve sevgiyle takip etmeye çalışıyorum. Tabiiki çok merakla postlarını beklediğim arkadaşlar var.

3- Yeni blog yazmaya başlayan arkadaşlara verebileceğiniz öneriler neler?

Ben de çok eski sayılmam blogger olarak kendimden yola çıkarak derim ki yapılan yorumları karşılıksız bırakmayın, sizi ziyarete gelene mutlaka iade-i ziyarete gidin. Yolunuz açık şansınız bol olsun.

4- Hangi ülkede yaşamak isterdin?

Tüm ülkeleri gezip görmek kültürlerini tanımak çok istediğim şeydir ama devamlı yaşamak derseniz; Hani bir söz vardır "Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım vah vatanım" demiş. "Umutlarımı " yitirmediğim müddetçe vatanım derim.

Bu mim'e katılmak isteyen arkadaşlar davetlimdir. Etkinliğe katılırken lütfen yukarıdaki resmi kullanmayı unutmayın.

Not: Sevgili Sade mimini kabul ederken en kısa zamanda cevaplarım demiştim ama elimde olmayan nedenlerden dolayı geçiktirdim af-ola.



4 Ağustos 2016 Perşembe

Dikili bir ağacım yok diyorsanız............

Bahçeye ektiğimiz biber, domates, salata, fasülye gibi boyuna uzayan sebzelere dayanak olsun diye dibine yakın yerlere budanmış veya kırılmış ağaç dallarını toprağa sokar, pamuklu bir bez veya iple sebzeyi bağlarız aynı zamanda rüzgarlı havalarda sebze dallarının kırılmasınıda önlemiş oluruz. Bahçe işiyle uğraşan herkez bunu bilir.

Burada asıl anlatmak istediğim bu değildi belki birinin işine yarar diye yazdım. Gelelim asıl konuya.

Sebzeye dayanak olsun diye yanına diktiğimiz ağaç dalı yapraklanmaya başladı yani kök verdi. Görünce çok şaşırdım bir ağaç köklendirmek için çok uğraşırsın, köklenmiş getirirsin yinede tutturamaz kurutursun bunu zaman zaman çok yaşadık.

Köklenen dal meğerse iğde ağacının dalıymış. Bizim bahçede yok ama sokaklarımızda var. Biz bu dalları, yürüyüş esnasında komşunun biri arabasını çizmesin diye budamış atacakken aldık sebzeye dayanak yapmak için.

İğde severmisiniz bilemem ama çiçeklerini kokusu muhtşem ağacın gölgesi muhteşem meyvesi daha da muhteşem.

Benim bahçede yer yok ama ben bu köklenmiş dalları biraz büyüdükten sonra sokaklarda müsait alanlara taşıyacağım.

Siz de etrafınızda boş alanlara dikmek isterseniz bir iğde ağacından bir kaç dal alıp isterseniz müsait bir yerde köklendirin sonra asıl yerine ekin derim. ilkbaharda çiçeklerinin kokusuna mest olacaksınız buna emin olun.