28 Eylül 2017 Perşembe

Gezen tavuk........

Son yıllarda gezen tavuk yumurtası furyası almış başını gidiyor. Pazarda çarşıda  satılan yumurta sepetleri veya kolilerin üzerinde  gezen tavuk yumurtası yazılarla sık karşılaşır olduk. Pazarda yumurta satan kime sorsa hepsi de gezen tavuk yumurtası der. Tabi inanıp inanmamak ayrı konu.

Geçen hafta Edremit'in Hanlar mevkinde bulunan  Olcay Çiftliği Dağ Evi' ne konuk olduk. Birkaç aydan beri yumurta aldığımız beyin davetlisi olarak gittiğimiz çiftliğe hayran kaldık. En iyisi önce fotoğraflar konuşsun sonra ben:)


Çiftlik, Eybek Dağının doyulmaz manzarası ve asırlık çam ağaçlarının bulunduğu muhteşem bir yerde.
İşte gezen tavuklar. Kocaman alanda istediği gibi dolaşıp doğal besleniyor sahipleri tarafından.

Ben de özendim birazda benim elimden beslensinler dedim:)))
Doğal elmaları tavuklar yiyorlar. Kıskanmadım dersem yalan olur.
Bu çiftlikde günübirlik piknik yapıldığı gibi ahşap evlerde de istenildiği kadar konaklayabiliniyor. Bu ahşap evlerden şu anda 5 adet var. 130 / 80 yıl geçmişleri olan bu evler, Afyonkarahisardan getirilmiş.

Bu ev malzemeleri biz oradayken kamyonla geldi. Evi ustalar bu şekilde parçalara bölerek getirip burada tekrar birbirine monte ederek kuruyorlar. Dikkatle bakarsanız çivileri demir değil tahta çivi. 

Şu an da beş adet ev var. Devamı olacakmış.
Kapı üstü işaret kendine özgü.
Kapı kilidi çok orjinal ve değişik bir kilitleme sistemi var.


Bu çiftlikde çok güzel şeylerle karşılaştım. Bu çam 129 yıllık. Yetkili kişilerin verdiği rapor öyle. Ama bakınca nasılda asil duruyor değilmi? Anadoluda bir söz vardır yeni gelinler için söylenir. "Taze gelin gibi süzülme" ha işte bu çam da bana taze gelini anımsattı. 
Bo kaya parçasının çamla samimiyetine ne demeli? "Burnunu olur olmaz her yere sokma" .......:)))
Bu çamın güzelliğide tohumun kendi gövdesin de yer bulup tekrar fidan yetiştirmesi. "Ana kucağı" misali.
Bu taş bir an beni çocukluğuma götürdü. "Kına taşı" Benim yaşta olanlar hemen anımsayacaklardır, küçük bir taşı ıslatıp bu yosuna sürterek elimizin içine sürerdik kına rengine benzer bir renk oluşurdu. 


Bu kadar gezdikten sonra karın doyurmadan dönülmez değil mi? Ee taze alabalık birde kiremitte pişti. Çok nefisti.
Sağ olsun çayımızda işletme sahiplerinin ikramıydı. Laf aramızda bi geldiğimizde içtik bu da yemekten sonra.


Yumurtasını yediğimiz gezen tavuk ziyaretiyle başlayan günümüzü anlatan yazımı sonlandırmadan, bizi çiftliklerine konuk eden Olcay Çiftliği ailesine gösterdikleri ilgiden dolayı tekrar çok teşekkür ederim. Bu kadar temiz, bu kadar tarih kokan, bu kadar doğal bir yaşam alanı yarattıkları için de kendilerini kutluyorum.

Sevgiyle kalın.